Dün öğleden sonra cuma pazarının orta yerinde kavga oldu. Ben
daha yeni gitmiş, bu hafta tezgahlarda ne var, ne ucuz diye bakınıyordum ki köyündeki
bahçeden mahsullerini getiren çelimsiz, kara kuru yaşlı adamla ara sıra sırtında
küfeyle dolaştığını gördüğüm sarışın, boksör suratlı hamal kapıştılar. Yaşlı
adam pazarın gediklisi. Her hafta Beykoz taraflarındaki bir köyden külüstür
arabasıyla geliyor. Sabahın en erken saatlerinde gelip durduğu aynı köşede, yere
koyduğu hasırdan sepetlerde mallarını satıyor. Çoğunlukla domates, salatalık, maydanoz
ve yumurta oluyor sepetlerinde. Arada biraz meyve de getiriyor, komşu
bahçelerden. Pazarcılar ilişmiyorlar ona, kolluyorlar. Cumaya gittiğinde
tezgahına göz kulak bile oluyorlar. Hem yaşlı hem malı kendine yetiyor diye. Bir
de hasta karısı var. Eskiden o da gelirdi de epeydir görünmüyor. Yaşlı adamın yüzünde
her zaman mahzun bir ifade, boynu omuzlarının içine göçmüş, oturduğu yerden
gelen geçene bakıyor; alıcısı olursa seviniyor. Hamal daha öz güvenli, uzun
boylu, dik duruşlu. Sanki küçük dağları o yaratmış. Bana hiç denk gelmedi ama
havası öyle. Dün aralarda dolaşıp müşteri arayacağına yaşlı adamın sepetlerinin
önünde dikilmiş, küfesini de yere koymuş, duruyordu. Gelen geçenin mallarını
görmeyeceğinden endişelenen yaşlı adam zayıf sesiyle azıcık öteye gitmesini
söyledi. Vay sen misin bunu diyen?! Hamal yaşlı adamın tek cümlesiyle küplere
bindi, başladı bağırmaya. İstediği yerde dururmuş, burası onun tapulu malı
mıymış, zaten üç kuruşluk malı varmış, görseler ne olacakmış; söylenip durdu. Baktı
yaşlı adamdan karşılık yok, hızını alamadı, sepetlerden birine bir tekme
savurdu. Allah'tan yumurtalara denk gelmedi ama kırmızı domateslerle tüylü şeftaliler
önce havaya uçtu sonra pazarın yollarında yuvarlanıp dağıldı. O ana kadar
hamalın bağırışlarını umursamaz görünen ve ona sessizce bakaduran o çelimsiz,
halsiz yaşlı adam, sepetinin havaya savrulmasıyla birden atmaca oldu, yerinden
fırlayıp atladı sarışının üzerine. Orta yerde alt alta üst üste dövüştüler. Benden
başka konuşmaları duyan var mıydı, ne olduğunu anladılar mı bilmiyorum ama
onların böyle yerlerde yuvarlanıp birbirlerini yumruklamalarını gören
pazarcılardan hiçbiri ayırmaya kalkışmadı; korktular yaşlı adamın deli
kuvvetinden. Etraftaki kadınlar yumruklardan nasiplerini almamak için bir
yandan pazar arabalarını diğer yandan çocuklarını çekiştirip uzaklaştılar. Dövüş
çok uzamadan zabıtanın gelmesiyle bitti; yaşlı adam domatesleri şeftalileri
toplamanın derdinde kalktı, gitti. Hamal üstü başı toz toprak içinde ve
yırtılmış, aldı küfesini sırtına, etrafa hiç bakmadan gözden kayboldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder