15 Şubat, 2020

Döngü


Bir hikaye yazdım ben. Kolay olmadı. Uzun, çok uzun bir zamanda, bir sürü ben’in içinden geçerek yazdım bu hikayeyi. Adım adım izledim kendimi; duygularımı, bedenimi. Ne hissediyorum şu anda, ne söylüyor bedenim, ne oluyor bana diye düşüne, izleye, not ede ede yazdım.

Önce Su oldum. Doğmaya, doğurmaya niyet edip hazırlığa başladım. İsteklerim vardı; inandıklarım, yapacaklarım, planladıklarım. Sakladıklarımı, adanmışlıklarımı ortaya çıkarmalıydım. Bunlar için hazırlık yapmak gerekliydi ve aslında bu en önemli evreydi. Kendime alan açıp, içime dönüp, gücümü toplamalıydım. Öyle de yaptım. Aklımdakilerin yeni fikirlere dönüşmesi için derinleştim, içimdekilerin ruhuma, bedenime inmesine izin verdim. Bekledim. Kapandım. Uyudum. Kış oldum.
 
Sonra bahar geldi bana; fikirlerim minik birer fidan oldu, yeşile döndü. Ağaç oldum o zaman ben. Kök salmak için hayata, göze aldım büyümeyi. Çok istedim nihayet içimdeki özlemi dindirmeyi. Yazıyaydı özlemim, ben bu yola girmiştim. Yenilenmeye, harekete geçmeye, büyük resmi görmeye adım atacaktım.

Cesaretim vardı, hazırdım çok çalışmaya, çabalamaya. Devam etmek için tek ihtiyacım canlanmaktı. Kendimi açmalı, çırılçıplak soyunmaya razı olmalıydım. Yazmak en çok bunlar demekti. Ama en çok da burada zorlandım. İsteğimi kaybetmeden, niyetime ihanet etmeden enerjimi yükseltmeyi öğrenmeliydim. Oyuna durmalı, harlanıp parlayıp yazıyla akmalıydım. O zaman Ateş oldum, yaz oldum; zirvenin sıcağında yazdım, yazdım.

Sonra hasat zamanı geldi. Ektiklerimi biçmek, mahsullerimi toplamak, depolamak zamanı. Hikayelerim şekillenip netleşirken kendimi de bildim, besledim, destekledim. Toprak oldum işte ben. Dönüştürdüm içimdekini, olgunlaşan tohumlarımı kendime geri verdim. Harlanmış ateşimi gizleyip, sadece sezgilerimi izledim. Yazımdan çıkanları okudum, sevdiklerimi sakladım. Şimdi son yazdım; sarıya çaldım.

Heyecanımın düşmesiyle ben, her şeyin geçici olduğunu da anladım. O zaman sonbahar geldi bana; kederlendim ama vazgeçmedim. Her şey çürümeye yüz tutmuşken eşelendim, ayırdım, ayıkladım ve arındım. Öze dönüştüren Metal olup sadeleştim, hikayelerimi basitleştirdim. İlhama giden bu belirsiz ve kopuk yolda kusurlarımı, beklentilerimi, eskilerimi atıp, yeniye hazırlık için bir kez daha bekledim.

Sonra bir baktım ki başa gelmişim. Doğanın ahengine ayak uydurup bir döngünün içine girmişim. Bu döngünün içinde düşüncelerim, sözlerim kalemden kağıda dökülmüş; akmış, taşmış, yazıya dönüşmüş. Hayatın kendisi olmuş.