15 Haziran, 2019

Lobi

Yıllar sonra bir otel lobisinde gördüm onu. Odamın anahtarını almış, yukarıya çıkmadan önce gelen geçene bakıp oyalanayım diye koltuklara yönelmişken yan yana geldik bir an. Beni tanımadı. Sesini duymasaydım ben de tanıyamazdım. Çok değişmiş. Sadece aldığı kilolar, dökülen saçlar, içe dönen, çökmüş omuzlar değil; bakışı, duruşu, her şeyi değişmiş. Yüzü solmuş, çizgilerle dolmuş. Bambaşka biri olmuş. Gencecik bir lise öğrencisiyken sevdiğim, yıllarımı peşinde geçirdiğim adam gitmiş, yerine hiç bilmediğim, sesi de olmasa tanıyamayacağım biri gelmiş.

Onun o olduğunu anladığımda kalbim ağzıma geldi. Sonra üzüldüm. Çok üzüldüm. Üzüntüm ona mıydı, şimdi çok geçmişte kalan güzel günlere miydi, bilmiyorum. Tam otuz iki senedir onu görmediğimi hesapladığımda kendime de üzüldüm. Geçen onca seneye. O hayatımdayken çok mu mutluydum, her şey çok mu iyiydi? Hayır, değildi. Ama işte bunca zaman sonra, hele onu böyle yaşlanmış, durulmuş, değişmiş görünce, o geçmiş günler kıymetli oluyor, hafızada güzelmiş gibi canlanıyor.

Yalnızdı. Elindeki büyükçe bavulu bir kenara bırakıp resepsiyonda işlemlerini yaptırırken kimse yoktu yanında. Halbuki evlendiğini biliyordum. Acaba ayrılmış mıydı, eşi ölmüş müydü? Ya çocukları? Hareketleri konuşması gibi yavaş ve temkinliydi. Bu halleri bile değişmişti. Nerede o civa gibi atılgan, yerinde duramayan, konuşurken hızından kelimeleri yutan adam? Hasta mı acaba, diye düşündüm ama görünürde iyiydi, bir şeyi yoktu. Onu içten kemiren bir hastalığı yoktuysa oldukça sağlıklı görünüyordu. Üstü başı yine özenli, şık; pahalı olduğu belli kıyafetler içinde her şeye rağmen hâlâ hoş, yakışıklı. Bu yaşında görenlerin bile, neyini sevdin bu adamın, diye sormayı akıllarına getirmeyecekleri kadar çekici.

Sahi, nesini sevdim ben bu adamın? O gencecik yaşımda nasıl peşine takıldım? Ailemi, evimi bıraktım da onun hayalleri uğruna dünyanın bir ucunda niye yıllarımı geçirdim? Onun hayatını kendiminkinden daha çok önemsedim? O zaman ben de mutluyum sanıyordum. Onunla olmak bana yetiyordu. Heyecanım, cesaretim, aşkım vardı. Hayallerim olmasa da olurdu. Dünya yıkılsa, sadece o ve ben kalsak, bana yeterdi. Öyle olmadığını, bir insanın başka bir insanın her şeyi olamadığını, olmaması gerektiğini sonradan öğrendim. Tek kişinin hayatını iki kişi yaşadığımızı, o hayatı iki kişilik yapamayacağımı anladım. Hem geç oldu hem de güç ama onu bıraktım ve döndüm. Kendi yolumu kendim çizdim, bana ait yeni bir hayat kurdum. Yeni ve yalnız bir hayat mutlu bir hayat mı demek? Ona da cevabım hayır. Bilmiyorum. Kafamda her şey allak bullak, doğrular, yanlışlar birbirine karıştı.

Şimdi arkasına dönse, beni görse, göz göze gelsek, beni tanısa, yanıma gelse, hiçbir şey olmamış, onca sene geçmemiş gibi, kaldığımız yerden, hayır, kaldığımız yerden değil, ta en başından, en güzel günlerimizden başlasak, hatta yeniden tanışsak, konuşsak, gülsek, özlesek, sevsek... Mümkün olur mu? Olursa eğer, ister miyim?

1 yorum:

  1. Yazdıklarını okudukça dönüp yeniden denemeler yazma isteği yükseliyor içimde. İyi ki yazıyor ve yayınlıyorsun. x.

    YanıtlaSil