11 Kasım, 2018

Kader


Annemle Musa abi’nin nikahında çekilmiş bu fotoğraf. Ben dört yaşındayım. Bir yanımda Meral ablanın, diğer yanımda Melek ablanın elini tutuyorum. Annemlerin komşusuymuş onlar. Bu fotoğraftan birkaç yıl sonra evlenmişler, izlerini kaybetmiş annem. Ne kadar yakındık, birbirimizin herşeyin bilirdik, demişti annem. Öyle oluyor işte, en yakınların bile el oluyor zamanla, hatta silinip gidiyor. 
Benim üstümdeki elbiseyi annemin gelinliğini diken Şükran hanım dikmiş. Ben de gelin olacağım, diye tutturmuşum. Zor ikna etmişler bu elbiseye. Daha duvak da olacakmış da dedem sert çıkmış, daha neler, demiş, taktırmamış. 
Annem ne kadar güzel, ne kadar zarif bu resimde. Şimdi tabii yaşı ilerledi, hastalıklar, kilolar derken eski halinden eser kalmadı. Çok üzülüyor, hele bu fotoğrafta kendini gördükçe çok ağlıyor. Sağlık olsun annem, senin kalbin hâlâ ve hep güzel, önemli olan bu, diyorum. İşe yaramıyor. 
Çok acılar çekmiş. Küçücükken evlenmiş, senesinde kucağında ben, dul kalmış. Bence aslında gençliğine ve kaderine üzülüyor. Tekrar baba evine dönmek kolay mı? O devirde başka şansı da yok tabii. Dedem asker adam, sert. Eh, çalışıp para kazanayım dese bana kim bakacak? Anneannem, Allah rahmet eylesin, rahatına düşkün kadındı. Ben bakarım, sen git çalış, gençsin, hayatını yaşa, filan dememiş. Dedemi bahane edip oturtmuş annemi dizlerinin dibinde. Genç kadın, güzel kadın annem. Bunalmış tabii. Acısı bir yandan, ben bir yandan. Baba desen despot. Anneden hayır yok. Çok sıkılmış. Allahtan bu Melek ablayla Meral abla varmış da ona sırdaş olmuşlar. Zuhal’i bize bırak, sen çık biraz, deyip annemi zorla gönderirlermiş. 
İşte Musa abi’yi de o günlerden birinde tanımış annem. Yine beni bırakıp çarşıya inmiş, niyeti hem biraz hava almak hem de saçlarını kestirmekmiş. Musa abi çarşının içindeki berberde çalışıyormuş o sıralarda. Annemi çok beğenmiş. O devirde bu işler nasıl oluyordu bilmiyorum. Annem de çok anlatmaz zaten. Musa abi bir şekilde annemin peşine düşmüş, onu çok beğendiğini söylemiş. Birkaç kez çay içmişler. Musa abi’nin yaşı küçüktü annemden. Okumamış, çıraklıktan yetişmiş, berber olmuş. Anneme talip olduğunu bin bir sıkıntıyla söylemişler dedeme. Başka zaman olsa dedem hayatta kabul etmezmiş. Ama genç yaşında bir çocukla dul kalan kızını vermiş Musa’ya. Annem de istemiş miydi bilmiyorum. Bu resimde tebessüm ediyor ama mutlu olduğunu sanmam. Baba baskısı, yalnızlık, benim sorumluluğum onu Musa abi’ye itti diye düşünürüm. 
İyi adamdı ama Musa abi. Beni severdi. Gençti. Ailesinden uzakta, İstanbul’da tek başına zor bir hayat kurmuş, şansı dönmüş, sevdiği güzel bir kadınla evlenmişti. Ama o da uzun sürmedi. Ben daha ilkokul son sınıftaydım. Bir trafik kazasında öldü Musa abi. Annem ikinci kez dul kaldı. Sonra hayata küstü, hastalıklar başladı, babasından kalan ne varsa doktora, ilaca harcadı. 
Bu fotoğrafı bir arkadaşım sahafta görmüş. Bana attı whatsapp’tan. Kader teyze değil mi bu, öndeki de sen, diye sordu. Almış getirmiş. Yoksa annemden kalmış değil. Musa abi’den sonra herşeyi atmış, satmış. Ben de bilmiyordum. Demek aldı birileri verdi sağa sola.

1 yorum:

  1. O kadar güzel yazılmış ki fotoğraftaki küçük kız için üzüldüm, üvey baba elinde büyümüş yavrucak dedim.

    YanıtlaSil